24 Ocak 2010 Pazar

Dünyanın Kupası Biter mi?

Toplumsal Özgürlük Gazetesi Temmuz 2006



Milyonlar televizyonları başında futbolun elitlerini izlerken başkaları futbol için ter döküyordu. İki taş bir top gerisi size kalmış diyenlerin de Dünya Kupası var, duymadık demeyin...

Boşverin Dünya Kupasını kimin kaldırdığını. Televizyon başında geçen saatlerinizin çoğunun kötü futbola harcanıp gitmesine ne kadar ağlasanız boş. Başka türlü bir dünyayı mümkün görenlerin kupalarına dikin gözlerinizi. Futbol eninde sonunda bir oyun. Tüm dünyayı bu kadar çok etkilemesinin nedeni basitliğinde. Herkese açık, katılımcı bir oyun. İki taş, bir top ya da top yerine geçecek bir şey, bir de kendinizi özdeşleştireceğiniz futbolcu.
Herşey tamam. Sizden mutlusu yok. Kupa hikaye, futbol şahane. İşte size ‘başka kupa mümkün’ diyenlerin kupaları. Amaç kupayı kaldırmak değil, katılmak, oynamak keyif almak. Daha ne olsun?..

FİFA World Cup’a karşı FİFİ Wild Cup
FİFA üyesi olmayan ekiplerin bir araya gelerek oluşturdukları FİFİ (Football International Federation of Independents) bünyesinde gerçekleştirilen turnuva Almanya’da pahalı Dünya Kupası öncesi gerçekleştirildi. Almanya’nın Hamburg şehrinin St. Pauli semtinde gerçekleştirilen kupaya KKTC, Zanzibar, St. Pauli Cumhuriyeti, Tibet, Cebelitarık ve Grönland takımları katıldı. 29 mayıs-3 Haziran tarihleri arasında yapılan turnuvanın kıran kırana geçen finalini Zanzibar’ı penaltılarla 4-1 geçen KKTC kazandı.
Sponsorlarla dolu stadlardan, fahiş fiyata satılan biletlerden, aç gözlü fut
bolculardan şikayet edenlere alternatif olarak sunulan turnuvaya, “Dünyada tüm insanların ve her ulusun politik müdahaleler olmadan futbol oynama hakkı vardır” denerek çağrı çıkarılması bile başlıbaşına bir olay. Ama Ronaldinho’ların, Ronaldo’ların yanında haber niteliği bile taşımıyor ayrı konu.
Her nekadar politik müdahaleden uzak olduğu iddia edilse de futbol hiçbir dönem politikadan uzak kalmadı maalesef, böylesi turnuvalarda bile… Kasım ayında Kuzey Kıbrısta organize edilmesi planlanan turnuvaya katılmak için başvuran Kürdistan ve Çeçenya takımları şimdiden bir kriz yaratmış gözüküyorlar.

Evsizler Dünya Kupası
Uluslararası Sokak Kağıtları Ağı (INSP) isimli sivil toplum kuruluşu tarafından düzenlenen Evsizler Dünya Kupası eylül ayında Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde düzenlenecek. 2003 yılından beri düzenlenen turnuvaya resmi kurum ve kuruluşların yanı sıra pekçok uluslararası şirket de önemli maddi kaynak ayırıyor. Sosyal sorumluluğun sistemin vicdanını rahatlatan yanı olması gereği bu kaynaklar dünyanın pekçok yanından evsizi iş sahibi yaparak rahatlatıyor. Şirketleri de bir nebze olsun temiz vicdanla kalabalıkların karşısına çıkartıyor.
Kendine has kurallarıyla oynanan turnuvaya katılımın şartları evsiz olmak ve 16 yaşını doldurmak. Bu seneki turnuvaya Avustralya’dan Galler’e, Güney Afrika’dan Namibya’ya 26 takım katılıyor. Türkiye’li evsizlere de çağrı gönderen kuruluş, dünyanın her tarafındaki evsizleri böylesi uluslararası bir organizasyon ile bir araya getirmeyi amaçlıyor. Gerçi İngiltere’ye girmekte vize sebebiyle zorlanan oldukça fazla sayıda evsiz olduğu söyleniyor ama bu da kupanın açmazı herhalde.


Gay-Lezbiyen Dünya Kupası
1992 yılında Uluslararası Gay ve Lezbiyen Futbol Birliği (IGLFA) kuruldu
. İlkini 1997 yılında yapmaya başladıkları ve iki yılda bir (ara ara her yıl) Gay ve Lezbiyen Dünya Kupası düzenlenmeye başlandı. Turnuva 2007 yılında Arjantin Buenos Aires’te gerçekleşecek. Turnuvaya erkekler 11, kadınlar ise 7’şerli takımlarla katılıyor. Sonuncusu 2005 yılında
gerçekleşen turnuvada erkekler ve kadınlar dalında ayrı ayrı birincilikler veriliyor. 2005 yılında Kopenhag’da düzenlenen turnuvanın final maçını 10 bin kişinin izlediği ve Danimarka televizyonundan naklen yayınlandığı düşünülecek olursa, olayın ne kadar önem taşıdığı anlaşılacaktır. Bir dönem ünlü dansçı Tan Sağtürk’ün Türk futbolundaki Gaylerle ilgili yaptığı açıklama camia tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Oysa bilseler böyle bir Dünya Kupası olduğunu katılmak için Sağtürk’ün açıklamadığı 11 tanesi bir adım öne çıkarmıydı,
bilinmez.

Kupaların Dünyası
Dünya Kupaları bunlarla sınırlı değil elbette. Fakat hatırlatmak istediğimiz tüm ışıltısıyla dünyanın en pahalı ellerinde havaya yükselen bir kupadan çok oyuna katılım biçimi. Dil, din, ırk, politika, cinsiyet tanımadan bir topun arkasında koşturup terlemiş formalarla dostluk fotoğrafı çektirebilmek ve bunu futbol üzerinden milyon dolarlarla oynamayı gerçek oyunculuk zannedenlerin gözüne sokabilmekti. Koskoca dünyaya bir kupa yetmiyor ama kupaların dünyasında yaşayanlara dünyada kazanacak çoook kupa var.

22 Ocak 2010 Cuma

Futbol Hacıları 2: Eski Gözağrısı Sarıyer



4 Ekim 2009
Sarıyer: 2 İstanbulspor: 1



4 ekim 2009 tarihinde yolum Sarıyer tarafına düştü.
listeden baktığımda o gün Sarıyer-İstanbulspor maçı olduğunu gördüm ve vaktimin de uygun olmasıyla doğru maça gittim. E hacılık bunu gerektiriyor ne de olsa. Hangi durumda ve nerede olursan ol mutlaka bir maça yazıl. (bu maça gitmeden önce Çilekli'de de bir amatör maça uğradım ama çok yağmur vardı kimlerin oynadığını bile sormadım )
Neyse gitmeyenler için biraz Yusuf Ziya Öniş stadı nostaljisi yapayım. Stad Sarıyerin son durağının da gerisinde sırtını sarp yamaca vermiş ve sanki karadeniz kıyısında (sanki ege kıyısında, elbette karadeniz kıyısında. Ama demek istediğim, İstanbul değil de sanki Rizedeymiş gibi hissediyorsun o açıdan. amaan neyse ne...) bir stad. Ben 1987-8'de çok sık giderdim. Tek değişiklik kale arkalarının üstünü kapatmışlar. Yani 25-30 yıldır aynı stad. Bir de sağ tarafta tribün yok muydu acaba? Gözümün önüne getirmeye çalışıyorum ama nafile. Neyse, o zamanlar öğrenciyiz ve İTÜ ve civarında okuyan çok sayıda öğrenci gibi Sarıyer'de kalıyoruz. Hızlı zamanlarımız malum. Gelen bir haberle, haber dediysem telefon filan hakgetire bildiğin kuş ile geliyo Sarıyer'e haber, toparlanıp doğru okula aktığımız zamanlar. Biz okula gidene kadar geçen 1.5 saat de cabası. İşte o dönemlerde Sarıyer 1. ligde. Benim de kulağım stadda. Eskiden kapılar ikinci yarı bi şekilde açılır ve maçın son 30-40 dakkası dışardakiler tarafından izlenirdi. 2. yarı başlangıçları ben evden uzar doğru stada akar ve o gün artık Sarıyer kimle karşılaşmışsa onları izlerdim. Sariyer'ki o zaman acayip takımdı. Rıdvan Sercan bi yana Galatasaraylı Erdal Keser bizim Cem sultan ve Selçuk Yula zaten takımı izlenesi yapıyorlardı. Bundan önceki yıllarda oynayan Çelebiç'i de es geçmeyelim. Neyse devre arası kapıya yığılan kalabalıkla birlikte kapı görevlisine söve söve kapıyı açtırır (o görevli de kendine sövenlerin mahalle arkadaşı zaten ) sonra kapalıda geçer yukarıya hem Sarıyer'e tezahürat yapar hem de Selçuk gol atsın diye heyecanlanırdım. İşte o Sarıyer'e 20 küsur yıl sonra o gün tekrar gittim. Esasinda ondan 3 hafta önce yine gitmiştim. Eyüp maçı vardı ama maçın saati bana uymuyordu. Ben sadece stad yerinde duruyor mu diye bir uğrayıp selam vermiştim eski dostuma.

Maç saati semtten stada doğru her sokaktan bir akım başlıyor. Gençler ve ihtiyarlar yavaş yavaş stada gidiyor ve kapıda bir kombine muhabbeti. Elden ele geçen kombineler ve bilet arama çabaları. Gerçi bilet var ve kale arkası 3 kapalı 5 tl. Ama bir biçimde içeri girme çabası işte.

İçeri giriyorum. Kapalının sağında yer alıyorum. Birazdan Sarıyer genç tayfa dolduruyor burayı. Davul mavul oldukca tribün. 200-250 kişilik bir ekip ve 90 dakka bağırıyorlar. Tezahuratlar karma. Her yöreden var. Kapalının solunda da bir grup var. Göremiyorum ama ihtiyar daha doğrusu eski Sarıyerliler sanırım ve ayrı telden bağırıyorlar. Kale arkası da arada bir katılıyor muhabbete. Sol kale arkası ise deplasmana ayrılmış durumda ve deplasman tribünün de 1'i formalı 3 kişi var. Onlar da 60'dan sonra nereye kayboldu anlamadım. Pankartlar duruyordu ama.

Sarıyer'i Sercan çalıştırıyor. Yıllar sonra Sercan'ı görmek güzel. Tribünde de İsmail Kartal vardı. Çıkışta gördüm. O da eski Sarıyerli sayılır. İstanbulspor'un kalesinde Ali Uyanık namı diğer Allum Buker. Ekmek parası işte.

Maçın ilk 20 dakkasında Sarıyer 2-0'i bulunca herkes fark bekler oldu ama İstanbulspor 1 tane atınca da maç ilk yarı skoruyla bitti. 2-1. Skorboard eski usül.

Şimdi Göztepe gelecek buraya o maça gitmek sart artık.

Alt ligler endüstriyelleşmenin kıyısında kalmış ve derinleşmemiş yerleri. Eskilerden anılarda kalan görüntüleri buralarda hala görmek mümkün. Ve semt takımları vazgeçilmez olmalı.

Bir dönemin Karagümrüklü-Sariyerli-Bakirköylü-Zeytinburnulu ligini hatırlayanlar vardır.

Alt ligler halen öyle. Tothenamli-Boltonlu-Chelseali-Arsenalli-Fulhamlı -Westhamli-Milwalllu Londraya karşı yaşasın İstanbul

Skorboard böyle güzel...



Sarıyer'in kapalısı fena değil

19 Ocak 2010 Salı

Futbol Hacıları 1: This is not Barcelona

11-12 Nisan 2009
Barcelona: 2 Reactico Huelva: 0

Yurtdışında maç izlemek uzun yıllardır gerçekleştirmek istediğim bir şeydi. Ama bir türlü olmamıştı. 2 yıl önce 2007'de ilk defa bu fırsatı yakalama şansım olmuştu ama Sevillalı fubolcu Puerte sahada ölünce maç ertelendiği için AEK maçını izleme şansım olmamıştı. Şimdi ise kısa süre önce organize edilen bir seyahatin önemli bir parçası olmuştu bu şans. Barcelona'ya yapılan 4 günlük bir tatilin içinde o tarihlere denk gelen bir maç vardı; Barca-R. Huelva La Liga karşılaşması. Seyahatin çok talihsiz bir tarihle çakışması içimde bir sıkıntı yaratsa da yapacak çok şeyimin olmamasını bu maç ile hafifletmekten başka seçenek yoktu elde.

her tur ters giden ise ragmen vizeyi alinca gidis kesinlesmisti. e gidis kesinlesince mac biletini almak da kacinilmazlasmisti. internetten kolayca alinan bilet (gerci bileti ele alana kadar halen bunu becerebildigime inanmamistim ya) nou camp'in (ya da camp nou'mu?) kapilarini bir anda aralayiverdi haci kardeslerinize. bilet en ucuz yer olan karsi tribunun en ust katindandi. fiyati 40 euro. bizimkine gore pahali ama o tarihlerde istanbulda olsam malum maca en az 100 tl verecen olm deyip verdik eurolari. (o tarihte pahali gelmis bu fiyat ama gecen zaman oldukca yaklastirmis bizi barca’ya)

barcelonaya indik ve gozlerim hemen gazete bayilerini taramaya basladi. sozkonusu olan Barca ve bir gun once bayerne atilan 4 goldü. haliyle sehir gazeteleri olayi kapaktan vermisti. (madrid gazetesi olan AS'da ise haber bilmemkacinci sayfada yer aliyordu. kapakta ise KAKA ve madridin teklifi falan) bi sonraki gun bi de basket takimi final foura kalinca gazeteler kapagi ikiye bolmek zorunda bile kaldilar. ayni 2007-2008’deki biz :)



neyse mac gunu geldi catti. once stada gidip bileti almak lazim. malum stad 100 bin. millet mac saatinde yuklenir falan. sona birakmiyalim. ufak bir arastirma sonucunda hangi metro ile stada gidilecegini cozmek zor olmadi. attik kendimizi metroya. ulan sanki metronun merdivenlerinden direk stada cikacakmisiz gibi. ama o da ne bi yagmur var ki hafiften tad kaciran. ama hazirlikliyiz. fenerbahce yagmurlugumuz var allahtan. metro cikisinin karsisindaki ykm benzeri bir magazada biraz zaman gecirelim diyoruz. kitaplara bakiyorum. iyi ki de bakiyorum. eski bir dostun halen basildigini gormek beni cocukluguma goturuyor, gozleri doluyor. ah ulan milliyet cocuk, ah ulan simsek santrafor... ingilizce olsan alacam serefsizim.


isimizi bitirince kendimizi veriyoruz stad tarafina. 1-2 sorustan sonra bos yollarda karsimiza cikiveriyor 100 binlik yapi. ahanda orada ve gercek. giselerde kuyruga girip bileti tereyagindan kil ceker gibi alinca anliyorum ki biz bu maca harbi girecez. hemen klasik stad onu dukkanlari bir tavaf. seyyarlar yeni aciliyor ama hepsi official. bir kac tanesine boixos nois'i soruyoruz ama hepsinin yuzu dusuyor sorunca. cat pat toplandiklari yonu ogreniyoruz. ve geri kalanini mac saatinde halletmek icin bolgeyi terkediyoruz.


aksam mac saat 20'de. biz 17 gibi stada hareket ediyoruz. malum havayi soluyacagiz, bira icecegiz falan. metroya binerken bir ihtiyar yanasiyor ve atkimizi soruyor. fenerbahce deyince hemen aragones ve guiza diyor ve de ekliyor 'sympatic team'. ehe ehe insan nasilda mutlu oluyor :) yine metro ve yine o durak. inince hemen ilk bakkaldan biralar cebe. bakkal bunlari icemezsiniz orada diyor. ne demek bu ya? sana ne. megersem icerde icemezsiniz diyormus. hay senin ingilizcene. elde bira biraz tedirgin gidiyoruz stad onune. ne de olsa yabancisiyiz ortamin. o sirada yagmur basliyor yine. stadi tavaf ederken hemen nou campin yanindaki salonu goruyoruz. icerde bir mac var ama kimseden ogrenemiyoruz ne maci oldugunu. millet giriyor iceri. sonra goruyoruz giselerde megersem hentbol maciymis. bize gelmez. shopu geziyoruz. urun olayi fenerium gibi. cok carpan birsey yok urun olarak. arada bir tribun gibi bisi yapmislar millet oturup televizyondan eski maclari izliyor. acayip forma kuyrugu var ve aninda isim yazma olayi.

cikiyoruz oradan bi kalabalik. futbolculari bekliyorlar. stadin futbolcu girisinde ama galiba arabalarla geliyorlar. vazgeciyoruz beklemekten. su boixosu bulalim. sora sora barlarini buluyoruz. ufak bir bar ama elemanlar kapida iciyorlar. karsi kaldirimdan bakiyoruz biraz. uzerlerinde atki matki yok elemanlarin. ingiliz cetesi gibiler. bulasmiyoruz. millete sordugumuzda neden suratlarin dustugu anlasiliyor biraz. ufak ufak stada uzanalim diyoruz. yoldan toplu olarak her yastan takim geciyor. ve her milletten. uzerlerinde esortmanlar 20-25 kisi amerikan bilmemne takimi, isvicre cocuk futbol takimi, fransizlar, belcikalilar, japonlar.... yeter be. sanki birazdan icerde mini bir dunya kupasi duzenlenecek gibi. herkes halinden memnun. yagmur da yagmasa ortam tam bir karnaval havasinda olacak ama kimsenin keyfi kacik degil. turist sayisinin coklugu bizleri sasirtiyor. millet maca degil de barcelonanin seyahat esnasinda gorulecek yerlerinden birini ziyarete gelmis gibi. bazi katalanlar merakla atkilarimiza bakiyor ama ortada o kadar cok kendi formasina giyen var ki biz de arada eriyip gidiyoruz.

ilk kapidan girince stadin yaninda buluyoruz kendimizi. giris önü guzel iki heykelle suslenmis biri kaleci vucudu digeri sut atan futbolcu figuru. bir de butun stadin etrafi dunyanin cesitli yerlerinde kurulan resmi barca kuluplerinin amblemleriyle donatilmis.

giris kapimizi bulup basliyoruz tirmanmaya. tirman tirman tirman bitmiyor. en sonunda variyoruz en tepeye. maca daha yarim saat var ve stad bombos. zaten yagan yagmur katilimi azaltacak gibi. resim cekinip :) en ustte basliyoruz turlamaya. turlarken geyik boyu geciyor. 'ulan bizden baska fenerli varmidir' derken uzaktan son derece tanidik renkler en ustte bir monttan cikmis bize bakiyor. 'yavrum be' deyip adamin ustune atlayinca arkasi donuk arkadas ustumuzdeki renkleri gorunce rahatliyor. ayak ustu hos bes, telsimde kombineleri varmis kari koca filan falan derken. arkadasin esi de yagmurlugunu cikartiyor, ikisinin resimlerini cekip devam ediyoruz turumuza. en sagda en ustte bir grup reactivolu demirlerle cevrilmis yerdeler. ama diger tribunlerin arasinda da tek tek mevcutlar. oturdugumuz yerin onunde de bir huelvali mac baslarken takimini bayragi ve formasiyla selamliyor. biz de bu davranis karsisinda arkadasa oldukca fazla sempati besliyoruz.


mac saati geliyor. stadda tek gurultu oldukca fazla sayidaki cocugun ellerindeki havali korna benzeri ses cikaran duduklerden cikan ses. bu ses butun mac susmuyor. cok sinir bozucu. ve barca marsi basliyor. butun herkes (bizler ve bizim gibiler de) katilabilsin diye skorboarddan kareoke seklinde sozleri geciyor. alismamamisiz tabii. bize oldukca komik geliyor. ve neredeyse tek tezahurat. bizim feener feener seklinde arada alkislarla barca barca. eee otesi yok mu? vallaha yok. kale arkasinda konuclanan az sayida boixoslu kendi halinde bayrak filan salliyor ama turist cogunluk arada birilerinin baslattigi (bu birileri siz de olabilirsiniz) barca barca ya cok merakli. herkes mutlu. bunu bilen boixosta arada bir barca barca yapiyor herkes barca barca. cok komikti ya.

mac basladi ve dakka 1 gol 1. bol gollu gececek gibi derken barcelona vites dusuruyor. arada messi, henry, iniesta falan bi vites yukseltiyorlar ama gerek de gormuyor gibiler. huelva birkac ataktan bos donuyor. biraz becerikli olsalar one bile gecerler ama mac kesinlikle o sekilde bitmez. haa unutmadan barca gol kacirinca staddan 'huiyy' diye bir ses cikiyor. duymaniz lazim. yagmur yagiyor ama herkes israrla oturuyor. ulan ayaga kalkin be. yok nafile. devre arasi geyik yapiyoruz. ikinci yari henrynin ofsayt diye sayilmayan golu, huelvanin kendi kalesine attigi gol, messinin kacirdigi penalti, 70 gibi oyuna giren ersen martin ve hareketlenen huelvanin yakaladigi firsatlar ve ersenin ofsayt gerekcesi ile sayilmayan golu derken 90 dakka tamamlaniyor. sonlara dogru seyirci ayaga kalkiyor ama meksika dalgasi icin. son duduk ve 5 dakkada disardayiz. stad 100binlik ama oldukca bos. ertesi gun ogreniyoruz ki stadda 50bin kisi varmis. metroya yonlenmisken anliyoruz ki staddan cikmak kolay ama metroya binmek zor. yaklasik 30 dakkada binebiliyoruz.

ilk deneyim icin cok parlak bir stad secmemisiz. ortam sirk gibi. barcelona su an sehrin turistik ziyaretlerinden biri. aziz yildirim icin bile sanirim cekilmez bir ortam :) insan orayi gorunce kadikoye sukrediyor.
bir de bu sehirde espanyollu olmak zor be. adamlar kendi maclarinin oldugu gun oldukca sikinti cekiyor olabilirler.

bu mac bitiyor ama karnima agri saplaniyor. ulan yarin esas mac var ve biz ne yapacagiz?

sabah kalkinca ilk is gazetelere saldiriyorum ve orada once haberi sonra da televizyon yayinini buluyorum.
tamam da bunu yayinlayan yeri nereden bulacaz? otele soruyorum, varmis. ama o saatte otelde olamayiz ki. otel beylikduzu mesafesinde. el mecbur sehirde bulacaz bisiler.
bir cok bar ve pub girisinde yayinlanan maclarin listeleri var. her tur futbol, rugby filan mevcut. ama bizimki yok. aklima gordugum bir donerci geliyor ismi A la turca. onlar bilir. ama oraya ulasinca goruyorum ki icerde calisan turk yok. hepsi hintli ve pakistanli. bi yer tarif ediyorlar ama yok oyle bir yer. sonra nemrut diye bir yer vardi ters tarafta oraya gidiyorum ve bir gun once tanistigim adiyamanli cocugu buluyorum. o bana bir yer tarif ediyor. (ismi Temple stone adresi escudellers 24, 08002 tel 93 317 14 24 - birine lazim olursa buradan bulsun. onemli bilgidir paylasalim :) ) en sonunda buluyorum. iste orada. mac 0-0 dakka 36 ve ben televizyon basindayim. ustum yagmurdan, icim terden sirilsiklamim. barin her kosesinde baska bir mac. biz yaklasik 20 kisi seyrediyoruz. birkac gs'li formalari giymisler. bir cubuklu ve bende sapka var gerisi fenerli ama forma filan yok. neyse mac hakkinda soylenecek bir sey yok burada.

gittik ve bunlari gorduk.
bu arada barcelona cok guzel sehir. gorulmeye deger.